3 Ocak 2019 Perşembe

İntihar Ormanları



“Düşüncesine dahi katlanamayıp başına gelirse öleceğini sandığı her şeye alışıyor insan. Dayanamam dediğin ne varsa ayağına yarım numara küçük bir ayakkabıyla uzun mesafe yürümek kadar canını acıtıyor en fazla. Ölümün en onursuz şekli belki de acıya alışmak. Acıya direnmekten bahsetmiyorum. Direnmek, acının varlığını kabullenmeyi gerektirir. Oysa alıştığın şeyin varlığını da kanıksarsın. Mücadele yoktur direnmekteki gibi. Boyun eğersin. Hatta bir zaman gelir, varlığını umursamazsın bile…
Ben bu acıya alışmak yerine kıvranarak ölmeyi dilerdim...”

Başlangıcınızı hatırlıyor musunuz? Doğduğunuz anı, ciğerlerinizin havayla ilk temasında canınızın yanıp yanmadığını, ağlayıp ağlamadığınızı, annenizin sizi görünce ne yaptığını… Hatırlayamazsınız. Umut’ta hatırlamıyor. O,  hayatının başlangıcını tarif ederken “Benim başlangıcım doğumumdan sekiz sene sonrasına dayanıyor.” diyor. “Onu ilk gördüğüm güne…” diye devam ediyor. İz’e olan aşkını anlatabileceği daha güzel cümle de yok belki. Daha nasıl anlatılır ki?

“Senden önce ne yapıyordum ben acaba diye düşündüğümde beliren o koca boşluğu sana gösterebilsem keşke… Seni ne kadar sevdiğimi sorduğunda desem ki; “Sensiz zamanlarımı düşündüğümde beliren bu uçsuz bucaksız boşluk kadar işte! ‘Çok’ az kalıyor çünkü o boşluğun yanında…”

Sonu baştan belli bir hikaye. Umut ve İz’in hikayesi. Okurken Umut’a kızabilirsiniz o da tam olarak bunu söylüyor… Umut’a acıya da bilirsiniz çünkü bunu da hissedeceğinizi söylüyor. Ama ben size hissedeceğiniz en önemli duyguyu söyleyeyim; kalbinize büyük bir yumruk yiyeceksiniz. Biraz afallayıp, biraz da ben zaten anlamıştım duygusuna kapılacaksınız. Ve tüm bu duyguların sonunda hüngür hüngür ağlayacaksınız…

“Ben Umut. Adımın hakkını verememiş otuz dört yaşında bir adamım. Portakalı, kırmızı lahanayı ve İz’i çok severim. Aşığım ve övünebileceğim başka bir meziyetim yok.”

Kitabı ilk elime aldığım an yaşadığım hissi size tarif edemeyebilirim. Sanki ben yazmışım da ilk kez elime alıyormuşum gibi bir his… Ezgi Durmuş’un ilk kitabını okurken söylediğim bir şey vardı. Üçüncü kitabı okurken de aynı şeyleri yeniden söyledim. “Ben bu kız ne yazsa okurum!”


"bu aşkın efkarı şarkılarda 
yüzün bende solacak
bizi zaman yenecek
ve anılar kalacak"