Nar Ağacı, Nazan Bekiroğlu, Timaş Yayınları
14. Baskı, Nisan 2015
"Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim."
30 yıllık bir mektubun üzerindeki, belki de artık yerinde
yeller esen bir adresin umut verici varlığıyla başlayan eşsiz hikaye…
Trabzon’dan Tebriz’e, Tiflis’ten Bakü’ye oradan da İstanbul’a uzanan bir hayat
öyküsü.
İki büyük savaşın yaşanmasıyla değişen hayatların içinde
birbirlerini bulan iki aşık. Ben bu hikayeyi hayatımın tam zamanında okumuşum
diye düşünüyorum. 21 Aralık gecesi başladım aslında çok kısa sürede
okuyabilirdim ama bazen zorlanarakta olsa bırakmak zorunda kaldım. Uykusuz gecelere
götüren, elime alınca bırakamadığım için derslerimden geri bıraktı beni. Bende
haliyle ara verdim okumaya. Çok uzun süre ara verip yeniden başladım tatile
girince. Ve bitirdim.
Bu hikayeyi aslında eski zamanlarda göç etmiş ailelerin
torunları okumalı. Bende hep bu hisle okudum. Yıllar önce mübadele ile
İstanbul’a gönderilmiş dedelerimin asıl memleketi olan Selanik’e gidip, belki
bir tanıdık belki de bir akraba bulmak ne kadar güzel olurdu. Onların yaşadığı
evlere girmek, onların geçtiği sokaklarda adım atmak sanırım herkesin
isteyeceği bir şeydir. Lakin şimdi orada eskiden bir iz bulmak eminim ki çok
zor olacaktır. Onun içinde zor oldu bu yolculuk. Rüyalarında fotoğraf karelerinde kaybolmak bile sanırım aşırı derece de mükemmel bir his olmalı.
Nazan Bekiroğlu’nun çok güzel ve akıcı bir kalemi var. En
yakın zaman da diğer kitaplarıyla da tanışacağım. Ama içimden bir his Nazan
Bekiroğlu’nu en güzel kitabıyla tanıdığımı söylüyor bana. Bir sabah okula
giderken metrobüste tanışıp sohbet ettiğim ve Nar Ağacı’nı tavsiye eden Kerem
Şen’e teşekkürü bir borç bilirim.
Bir fotoğraf karesinde kaybolmayı, geçmişe doğru bir yolculuk
yapmayı ne kadar çok isterim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder